Korkunun İzdüşümü: House of Psychotic Women

Korku türüyle arası bir türlü bağdaşmayan bir insanım, daha doğrusu film izlemek ya da kitap okumak istediğimde koştuğum ilk tür korku olmadı hiçbir zaman. Ne kadar korku türünden sıklıkla bir şeyler tüketmiyor olsam da zihnimde yer etmiş korku filmlerini ve hikayelerini hatırladıkça düşüncelerim kabusa dönüyor. Hal böyle olunca House of Psychotic Women kitabına denk gelmiş olmam bende mutluluktan öte sonsuz bir merak uyandırdı. Korku filmlerinde bahsi geçen kadın temsiliyeti nedir, histeri adı altında izlediğimiz filmlerdeki sömürü ile yazarın anıları arasındaki bağ nasıl kurulmuştur şeklinde sorularla bir başıma kalmış, bu bir başınalık beni kitabı okumaya teşvik etmişti. 2021’de okuyup çok sevdiğim kitaplar arasında üst sıralarda yer alan House of Psychotic Women, konuştukça düşündüren, düşündükçe de beni hakkında yazmaya sürükleyen nefis bir eser olarak kitaplığımda yerini aldı.

Possession (1981)

“İyi bir korku filmi beni ürpertmekten çok ağlatır” diyen Kier-La Janisse’in 2012 yılında kaleme aldığı House of Psychotic Women, yazarın kadınların korku filmlerindeki temsiliyetini kendi hayat deneyimiyle bağdaştırdığı otobiyografik bir yansıma niteliği taşımaktadır. Kitap, her biri yazarın kadın nevrozunun belirli bir yönünü temsil ettiğine inandığı farklı bir filme veya film grubuna odaklanan bölümlere ayrılmıştır. Janisse, filmler hakkındaki analizini tamamlamak için kendi deneyimlerini ve duygularını kullanır. Örneğin insanı bir eleştiri yazısı okuduğunu düşündürürken annesinin tecavüzüne tanık olduğu kan dondurucu an gibi:

“From what I’m told, the noise that awoke me that night was the sound of my mother being raped. She heard me banging on my door trying to get out of my room, followed by a loud crack as the latch outside the door ripped off and I came running down the hallway toward them. Her room was dark, and she was pinned on the floor beneath her much larger assailant. As I appeared in her doorway, my mother begged the man to leave, convincing him that she hadn’t seen his face and couldn’t identify him. But if I were to turn on the light, he would have two witnesses. This tactic worked, and the man left. I wasn’t tall enough to even reach the light switch, but no matter – in my mother’s eyes, I had saved her life. She picked me up and barricaded us in my room. At one point she got up and went to the door, hearing a rustling downstairs that turned out to be the attacker returning momentarily for his cigarettes. My mother cradled me in the nook of my windowsill and told me everything was going to be okay, but I knew that something was horribly wrong. I was sent to stay with an aunt for a short time afterwards, because my mother tried to kill herself. “ 


Alucarda (1977)

Kitabın ilk bölümü Janisse’in hayatındaki “korku” teması etrafında şekillenen anılarına doğru bir yolculuğa çıkarır ve filmleri bakış açısının nasıl geliştiğini göstermek için bir anlatı aracı olarak kullanır. Bir nevi kitap boyunca Janisse, hayatını şekillendirmede önemli rol oynayan filmlerin analizleriyle aile yaşantısını bir araya getirmiştir. Kendini nevrotik bir insan olarak adlandıran yazar, hayatının geneline hapsolmuş psikolojik yüklerini filmlerdeki değerlendirmelerinin ardına bir gölge gibi saklıyor ve esasen okuyucu tarafından fark edilmeyi bekliyor. Özellikle annesinin ruhsal sıkıntılarının yazarın bir kabusu olduğunu, filmleri ele alış biçiminden ve aile üyeleri arasında ilk olarak annesini ele alan anılarına dönüş yaparak anlatmasından anlıyoruz. Yazarın kişisel hikayesi kitabın yalnızca küçük bir bölümünü oluştururken, metnin çoğunluğu korku ve istismar içerikli filmlerin derinlemesine incelemelerine ve değerlendirmelerine adanmıştır. Kitabın tarzı, kişisel ve bilimsel yaklaşımıyla karakterize edilen anı, tarih ve eleştirel analizin eşsiz bir karışımıdır. Tüm bu anlatım tekniklerinin yanı sıra feminist film teorisi, psikanaliz, queer teori de dahil olmak üzere çok çeşitli teori ve eleştirilerden yararlanmıştır.

The Witch Who Came from the Sea (1976)

Kitapta her film olay örgüsü özeti, karakter incelemesi ve tematik keşif yoluyla analiz edilir. İnceleme adı altında ele aldığı Possession, Carrie, Alucarda, The Exorcist, Texas Chainsaw Massacre, The Rats Are Coming, The Brood, The Haunting gibi klasikleşmiş filmler de dahil olmak üzere daha az bilinen yeraltı korku ve histeri filmlerinin de ayrıntılı analizini sunarak okuyucuyu yeni ve heyecan verici filmler keşfetmeye sevk eder. Son derece kişisel ve ilgi çekici tarzının yanı sıra tartışılan filmlerin kapsamlı ve düşünceli analizleri sayesinde büyük beğeni toplayan House of Psychotic Women, kadınların korku ve sömürü filmlerindeki rolünü anlamak isteyen herkes için çok değerli ve yürek burkan bir anı kitabıdır.

Kier-La Janisse kimdir?

1972 doğumlu yazar, yapımcı ve yönetmen olan Kier-La Janisse, Miskatonic Korku Araştırmaları Enstitüsü ile Spectacular Optical Publications’ın kurucusu, aynı zamanda Alamo Drafthouse Sineması ve Austin, Teksas’taki festival yan ürünü olan Fantastic Fest’te film programcısıdır. Ek olarak 2021 çıkışlı “Woodlands Dark and Days Bewitched: A History of Folk Horror” başlıklı bir filmi mevcuttur.

Filmin fragmanı için -> https://www.youtube.com/watch?v=aSYBpdDSh9A&ab_channel=SeverinFilmsOfficial

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: