Anıtsal Büyü: Mariner of the Mountains

“Yol, gelenlerden daha önemlidir.”

Invisible Life, Love for Sale ve Futuro Beach gibi dramatik filmlere imza atan Cezayirli-Brezilyalı film yapımcısı Karim Aïnouz, Mariner of the Mountains adlı filmiyle bu sefer bizlere daha önce hiç görmediği, köklerini tanımadığı ve onu terk eden babası Majid’in ülkesine yaptığı ilk yolculuğunu anlatan bir seyahat günlüğü sunuyor. Denize açılan denizcinin ruhunu etkileyen o yakıcı sıcaklık gibi, içinizdeki duygulara can veren müthiş bir görsel seyir niteliği taşıyan bu belgesel, seyirciyi Agnès Varda’nın belgesellerini aratmayacak derecede şiirsel ve duygusal bir noktadan kendini ve köklerini bulma yolculuğuna çıkarıyor.

Filmin açılış jeneriğinde tüm dikkatleri üstüne toplayan bir kelime beliriverir: “Calentura”. Bir tür delilik ateşi tasviri taşıyan bu kavram, denizlerin ucu bucağı olmayan noktalarına doğru açılan denizcilerin bir süre sonra zihinlerini büyülü bir serabın meşgul etmesi anlamına gelir. Denizciler, var olan gerçekliklerinden sıyrılıp kendilerini zihinlerinde şekillenen seraba bırakarak, yelkenlerini hayallerinde ulaşmayı arzuladıkları büyülü dağlar ve denizlere sürerler. Gerçeklik algısından uzaklaşmış ve deliliğin ateşi onları ele geçirmiştir. Karim Aïnouz, denizciler arasında mitleşmiş bu efsanevi kavram ile kendi yaşamı arasında paralellik kurar. Denizci olarak değil de bir gezgin olarak, daha önce bilmediği ve hiç görmediği bir yerin, babasının ve çocukluğunun izlerini zihninde kurduğu bir fantezi ateşinin ürünü olup olmadığını dolaylı yoldan sorgular.

Film boyunca Karim, babasının ülkesine olan yolculuğunu ince ve kendine has bir anlatımla işlerken annesi Iracema ile konuşur ve esasında babasının geçmiş hayatıyla yüzleştiği kadar annesiyle de yüzleşir. Babasının hayatına dokunmak amacıyla yolları arşınlarken, odağını annesine çekmekten de geri durmaz. Iracema’nın babasıyla tanıştıkları dönemdeki Cezayir’in tarihsel sürecine, beraber oldukları süre zarfındaki mutluluk ve hüzünlerine, Iracema’nın hayatına da birbirlerine eklemlenen fotoğraflar ile dahil oluruz. Iracema’yı film boyunca anılarıyla birlikte bizler ile yaşatırken Karim, babasına ve onun yaşadığı ülkeye olan merakını gidermeye çalışır ve annesine de asla yanıtı gelmeyecek sorular sorar. Bu sebeple Iracema, filmin temel odak noktalarından bir tanesidir.

Adını ve soyadını bulunduğu çoğu ülkede sürekli hecelemek zorunda kalan Karim Aïnouz, Cezayir’e adım attığı ilk andan itibaren ad ve soyadını hecelemek zorunda olmaması onda büyük bir şaşkınlık uyandırır. Özlem duyduğu ve yabancılık çekmediği bir yere geldiğinin farkındadır. Aïnouz, filminin ana konusunu kendisine ve çevresindekilere sorduğu sorularla yer ve varlık olarak tekrar biçimlendirir. Yalnızca aile bağlarına ulaşmanın melankolik arzusunu değil, Cezayir’in sömürge sonrası tarihini geçmişten günümüze, kendi ailesinin sömürge zamanında aldıkları rol ile beraber ince hatlarıyla işler.

Paralellikler ve farklılıklar arasında oldukça ince bir denge kuran Cezayir’in hikayesi ve daha önce hiç orada bulunmamış olsa bile o memleketin insanlarına yakından duyduğu samimiyetin bir yansıması, içten gelen bir özlük mektubu Mariner of the Mountains. Bilinmeyen bir diyarda ne yapılır, özüne nasıl ulaşılır ve geçmişte kalan bir bağ nasıl şimdiki ana ilmek ilmek işlenir sorularının cevaplarının hepsi bu sıcak belgeselde, Karim’in gözlerinden hassasiyetle işlenen Cezayir’in mükemmel atmosferi ve insanlarında gizli.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: